Kimdir

Louis Pasteur Kimdir? Hayatı ve Buluşları

Louis Pasteur, Kuduz aşısını mucidi ve pastörizasyon yöntemini bulan Fransız mikrobiyolog ve kimyager. Louis Pasteur kimdir? Louis Pasteur’un hayatı, buluşları, yaptığı çalışmalar ve bilime katkıları hakkında bilgi için yazımızı okumaya devam edin.

Louis Pasteur Hayatı

Louis Pasteur’un hayatı 7 Aralık 1822 yılında Fransa’nın Dole şehrinde dünyaya gelmesiyle başlar. Fakir bir ailenin çocuğu olan Pasteur’un babası Napolyon ordularında başçavuşluk yapmıştır. Geçim sıkıntısına rağmen aile çocuklarını okutmak için tüm imkânlarını seferber etmiş ve Arbois’e taşınarak burada okula gitmesini sağlamıştır. Burada okula başlayan Pasteur, 1838 yılında öğrenimine devam etmesi için Paris’e gönderilmiştir. Ailesinden uzakta olmak onun sağlığını bozmuştur.

Fransa’da Besançon kolejinde liseyi bitiren Pasteur, öğretmen olmak için Ecole Normale Superieure Fen Fakültesini tamamlamıştır. Küçük yaşlardan itibaren resim yapmaya yönelmiş olan Pasteur, bilime olan ilgisinden dolayı bu yeteneğini bırakmıştır.

Pasteur, Sorbonne Üniversitesi’nde kimya profesörü olan J.B. Dumas’ın yanında kimya üzerine çalışmalar yaptı. 1848 yılında kimya bölümüne profesör yardımcısı olarak atandı. 1854 yılında ise Lille Fen Fakültesi bölüm dekanı olmuştur.

Louis Pasteur, 1849 yılında Strasbourg akademi profesörünün kızına âşık olarak onunla evlenmiştir. Eşi Marie Pasteur, kocasının çalışmalarına kendisinden çok daha fazla zaman ayırmasına rağmen onu hep desteklemiştir. Pasteur’un 4 çocuğu olmuş ve bunların 3’ü küçük yaşta ölmüştür.

Kalan tek çocuğunu da Almanlar esir almıştır. Çocuklarını daha sonra bulduklarında da yaralı olduğu görülmüştür. Bu nedenle Pasteur, Almanları hep suçlamıştır. Hatta sonraları Almanya’nın kendisine verdiği ödülü de kabul etmemiştir.

Louis Pasteur Buluşları

Pastörizasyon Yöntemi

1854 yılında Lille’de yeni kurulan Bilimler Akademisi’nin dekanlığına atanmıştır. Bira endüstrisinin geliştiği bu şehirde tüm dikkatini fermantasyon işlemine vermiştir. Pasteur, yaptığı araştırmalar sonucunda mayalanmanın kendine özgü bir mikroorganizma tarafından gerçekleştirildiğini, bazı mikroorganizmaların ise bulaşıcı hastalıklara neden olduğunu kanıtlamıştır. Mayalanmaya neden olan organizmaların, atmosferdeki diğer organizmalardan meydana geldiğini dolayısı ile mikropların havada yaşadığını ispat etmiştir. Yaptığı uzun deneyler sonucu Alp dağlarının tepesindeki havayı filtre eden Pasteur, buluşunu açıklamıştır. Buna da Pastörizasyon adı verilmektedir. Pastörizasyon yöntemi ile süt, 30 dakika boyunca 63 derece sıcaklıkta kaynatılır. Daha sonra hızlı bir şekilde soğutularak cam kaplara alınır. Bu sayede bakteri oluşumu önlenmektedir. Bugün halen bu sistem kullanılmaktadır. Onun bu buluşunu hastaları üzerinde deneyen Lord Lister, bu yolla birçok kişiyi kan zehirlenmesinden ölmekten kurtarmıştır.

Pasteur, 1865 yılında Fransız Hükümeti tarafından İpek böceklerinde görülen bir hastalığı incelemesi için görevlendirildi. Bu hastalık Fransa’da ipekçilik endüstrisini tehdit ediyordu. Uzun bir araştırma sonucu tam 3 yıl sonra iki ayrı hastalık basilini tecrit etmeyi başararak ipek böceklerini bu hastalıktan korumayı başarmıştır.

Louis Pasteur  ve Kuduz Aşısı

Pasteur, çalışmalarını bir düzen içerisinde geliştiriyordu. Çalışmalarında öncelikle fermantasyon işlemi sırasında havadaki mikropları keşfetmiştir. Daha sonra Fransa’daki tüm kümes hayvanlarını kırıp geçiren tavuk vebası hastalığını incelerken şarbon hastalığının tedavisini sağlayacak mikrobu bulmuştur. Şarbon hastalığı sadece hayvanları değil insanları da etkileyen bir hastalıktı. Daha sonra en büyük buluşu olan kuduz hastalığının teşhis ve tedavisini bulmuştur.  Kuduz aşısının icadı, Pasteur’un insanlık için yaptığı en büyük hizmetlerden biridir. Bu çalışmasını kuduz köpekler üzerinde hiç korkmadan yapmıştır. Bu hayvanlar üzerinde yapmış olduğu çalışmalara sonucu bir serum geliştirmiştir. Bu serumu uyguladığı hayvanlar kuduz olmuyorlardı. Fransa’da bir kâbus halini alan kuduz hastalığı insanlar üzerinde de etkiliydi. Pasteur, geliştirdiği serumu insanlar üzerinde uygulamak konusunda tereddütte kalmıştı. Burada insan hayatını tehlikeye atmayacak dozda serumu nasıl uygulayacağını düşünüyordu.

Bir gün hastaneye 9 yaşında bir çocuk getirmişlerdi. Çocuk 19 yerinden kuduz bir köpek tarafından ısırılmıştı. Çocuğun hayatından umut kesilmişti. Bunun üzerine Pasteur, dikkatli bir şekilde hazırladığı serumu üç hafta boyunca çocuğa uygulamış ve çocuğu tamamen iyileştirmiştir. Bu büyük başarısı sonrası Avrupa’da iyice ünlenen Pasteur, 1887 yılında Pasteur Enstitüsünü kurmuştur.

Önce kimyager daha sonra da bakteriyolog olarak görev yaptığı süre boyunca, tıbbın ilerlemesine büyük katkılarda bulunmuştur. Kendisi tıp doktoru olmadığı için o dönemin doktorları tarafından teorilerine karşı çıkılmıştır. Buna rağmen yılmadan çalışmalarını sürdüren Pasteur, bakteri ve mikropların gerçekten var olduklarını ve bunların hastalıklara neden olduğunu savunmuştur. Kendine inanan, başkalarının söylediği ile hareket etmeyen kendi doğruları ile yaşayan bir insandı. Hayata gözlerini yumduğu güne kadar, gösterişten uzak ve sade bir hayat sürmüş ve son derece alçakgönüllü bir insandı.

Louis Pasteur Ölümü

Enstitüyü kurduktan sonra bulunan aşıların yaygınlaştırılması ve çalışmaların devam etmesi sağlandı. 1895 yılında İstanbul’da ortaya çıkan Kolera salgını ile mücadele için Sultan Abdülhamit tarafından İstanbul’a çağrılmıştır. Burada da birçok başarıya imza atan Pasteur’un, yorgun düşen bedeni bu tempoya dayanamayarak, 28 Eylül 1895 yılında yatağında ölmüştür.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu