İcatlar

Ateşin icadı, Ateşi Kim Buldu?

İnsanlık tarihi için, keşfedilmesi oldukça önemli olan üç şey; yazı, tekerlek ve ateştir. Özellikle ateşin icadı, yiyeceklerin pişirilip yenmesi ve pek çok maddenin işlenebilmesi konusunda son derece önemlidir. Günümüzde yapılan araştırmalara göre, bilim insanlarının insana benzeyen canlıların ateşi kullandığını gösteren delillere ulaştığı bilinmektedir. İlk insanlar, ateşi kullanmayı öğrenerek zorlu iklim koşullarında yaşamayı başarmıştır. Buna ek olarak, besinlerini pişirmiş ve bu sayede de besinleri saklayabilmiştir. Ateşin icat edilmesinin ardından, insanların günlük yaşamlarında ve fiziksel özelliklerinde pek çok değişim görülmektedir. Yapılan araştırmalar, ateşin keşfi hakkında daha geniş bilgi edinmeye yönelik gerçekleştirilmektedir.

Ateşin icadı

Ateşin keşfi, ilk insanlar döneminde kaza sonucu çıkan bir yangının hayvanları yakması sonucu ortaya çıktığı bilinmektedir. Ancak, son zamanlarda yapılan araştırmalar sonucunda ateşin doğal bir yangın sonucu değil, aksine tam anlamıyla bilinçli olarak ısın ve besinleri pişirme amacı ile ilk insanlar tarafından yakıldığı düşüncesi ortaya çıkmıştır. Ateşi ilk yakan ataların kim olduğu bilinmemekle birlikte, insanlık tarihinde en uzun süre hayatta kalan Homo eractus’un yaktığı tahmin edilmektedir. Boston Üniversitesi’nde yapılan araştırmalar, yaklaşık 1.7 milyon yıl öncesine dayanan yanmış parçaların varlığını öne sürmektedir. Bu tarihin kesin olarak doğrulanması için, konu hakkında yapılan çalışmalar devam etmektedir.

Ateşin icadı, insanlık tarihinin gelişmesi açısından oldukça önemlidir. Ateşin buluşu, insanlık evriminde büyük rol oynamıştır. Evrime sağladığı çok sayıda katkı ile tarihin en önemli icatlarından biri olarak değerlendirilmektedir. Ateşin icadından önce avladıkları hayvanları ve topladıkları bitkileri çiğ olarak tüketen insanlar, ateşin icadından sonra besinlerini pişirmiştir. Bu durum onların avlanma sürecini azaltmıştır. Ayrıca, çiğneme işlemine daha az zaman ayırmalarına yardımcı olmuştur. Evrimsel sürece bakıldığında, bu durum insanların dişlerinin küçülmesine neden olmuştur. Buna ek olarak, ateşin doğum arası zamanı azalttığı ve insan nüfus sayısını doğrudan etkilediği görülmektedir. Ateşin insan gelişimine ve evrimine olan en büyük katkısı ise insanların gıdalardan yüksek oranda besin değeri alabilmesini sağlamaktır. Bu durum, insan beyninin gelişimine büyük katkı sağlamıştır. Bu gibi örnekler, ateşin icadının öncesi ve sonrasında insan bedeninin duruma olan uyumu ve evrim sürecini açıklamaktadır.

Ateş, başlangıçta kontrolsüz denebilecek düzeyde kullanılıyordu. Zaman içerisinde insanlar ateşi kontrollü olarak kullanmaya başlamıştır. Ateşin kontrollü kullanılması, insanların günlük hayatını olumlu olarak etkilemiştir. İnsanlar yalnızca besinleri pişirmek ya da ısınmakla kalmamış, değerli maden malzemelerini ateş yolu ile işlemeyi de başarmıştır. Bunun sonucunda, günlük hayatı kolaylaştıran eşyaların yapılması ve bir süre sonra da bu eşyaların satılarak ticaretin oluşturulması karşımıza çıkmaktadır. Tüm bu sebepler dolayısıyla ateşin icadı, insanlık tarihini etkileyen ve oldukça geliştiren bir keşif olarak değerlendirilmektedir.

Ateşi Kim Buldu?

Günümüzde yapılan çalışmalar, ateşi kim buldu, ilk olarak nerede ve ne zaman kullanıldığını söylemek için yeterli değildir. Ancak, Ateşin ilk olarak Homo sapiens ve Neandallar tarafından yaklaşık olarak 400 bin sene önce kullanıldığı bilinmektedir. Ateşin belirtilen bu tarihten çok daha öncesinde kullanıldığına dair tezler de bulunmaktadır. Boston Üniversitesi’nde yapılan çalışmalar, ateşin tahmin edildiğinden çok daha önce kullanılmaya başlandığına dair izler olup olmadığını araştırmıştır. Bu araştırmalar sonucunda, Güney Afrika’da yer alan Northern Cape bölgesinin yanmış çim ve dal küllerine sahip olduğu görülmüştür. Ayrıca, bu bölgede bulunan mağaralarda yanmış kemiklere de rastlanmıştır. Bu çalışmaların ardından, ateşin son derece eski bir icat olduğu öğrenilmiştir. İcat tarihinin eski olması, insanlığın gelişimindeki rolünü arttırmıştır.

Kaynak
Dünya Mitolojisi. Nika Yayınevi. Ankara, 2016 s.201

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu