Kimdir

Aşık Veysel Şatıroğlu Kimdir? Hayatı ve Eserleri

Hayatı

Halk ozanlarının unutulmaz isimlerinden Aşık Veysel Şatıroğlu, 25 Ekim 1894 yılında doğmuş ve muhteşem eserlere imza atarak adını 2000’li yıllara kadar taşımış olan muhteşem bir isimdir. Hem çaldığı sazı, söylediği türküsüyle anılan, hem de muhteşem hikayesiyle yürekleri yakan Aşık Veysel, yıllar geçse de yeri asla doldurulamayacak olan muhteşem kişilerden bir tanesidir. Halk edebiyatına damgasını vurmuş, adı dilden dile dolaşmış ve günümüze kadar gelmiş halk ozanımız Aşık Veysel Şatıroğlu, sanata olan katkılarının yanı sıra, Edebiyat’a olan katkılarıyla da anılan ve halk şiiri için vazgeçilmez olan isimlerden biri olarak kalmıştır.

Türk Halk Edebiyatı, Aşık geleneğinin önemli isimlerinden biri olan Aşık Veysel, aslen Sivas’lı, hayatı zorluklarla mücadele ederek geçmiş önemli üstatlarımızdan bir tanesidir. Daha küçücük yaşlarında gözlerini kaybetmiş, babasının ona aldığı bağlama ile hayata bağlanmış ve bütün hayatını buna uygun olarak düzenlemiş olan bu muhteşem isim, adı kuşaktan kuşağa aktarılan ve asla unutulmayacak olan ozanlarımızdan dır. Yılların eskitemediği o şiirleri, 7’den 70’e herkesin dilindedir. Okullarda o öğretilmekte, onun asla unutulmaması için çaba gösterilmektedir. Yaşadığı tüm zorluklara rağmen hayatı asla bırakmamış ve 1960’lı yıllardan sonra tüm Türkiye onu tanımıştır.

 Halk edebiyatının asla unutulmayacak olan isimlerinden bir tanesi olan Aşık Veysel, Avşar boyunun Şatırlı obasına mensup bir Türk halk ozanıdır. Sivas’ın Şarkışla ilçesinin Sivrialan köyünde, 1894 yılında dünyaya gözlerini açmıştır. Annesi Gülizar, babası Ahmet (Karaca lakaplı) ‘tir. O yıllarda soyadı kanunun olmaması dolayısıyla, Aşık Veysel soyadını yıllar sonra almıştır. Köyde yaşayan her aile gibi, onun ailesi de tarım ve hayvancılıkla uğraşan bir ailedir. Aşık lakabını yıllar sonra alacak olan Veysel, 7 yaşına girdiği kız kardeşleriyle birlikte çiçek hastalığına yakalanmış ve bu hastalık yüzünden iki gözünü birden kaybetmiştir. Aşık Veysel’in o yürekleri yakan hikayesi, ilk olarak o yıl başlamıştır. Ülkede yaygınlaşan bu hastalık, Veysel’den iki gözünü birden götürerek kaderinin belirleyici olmuştur.

Aşık Veysel yaşadığı o acı günleri şu sözleri ile anlatır: “Çiçeğe yakalanmadan önce anam güzel bir entari dikmişti. Onu giyerek beni çok seven Muhsine kadına göstermeye, ne kadar güzel olduğunu söylemeye gitmiştim. Beni sevdi ve beğendi. O gün çamurlu bir gündü, yağmur yağmıştı ve eve dönerken ayağım kaydı ve düştüm. Bir daha kalkamadım zaten. Çiçek hastalığına yakalanmıştım… Çiçek hastalığı zorlu geldi. Sol gözümde çiçek beyi denilen bir şey çıktı. Sağ gözüme de, solun zorluğundan olacak galiba, perde indi. O gün bugündür dünya başıma zindan, dünya başıma zindan.”

Veysel’in bu halleri babasını derinden yaralamıştı, bu duruma daha fazla göz yummamak adına, Veysel’e bir bağlama aldı. Gözleri görmediği için kulakları daha iyi çalan o muhteşem adamın, bağlama ile tanışması bu şekilde gerçekleşti. Babası daha o bağlamayı alır almaz, Veysel eline aldı ve çalmaya başladı. Kendi kendini geliştirdi, kendi kendine nasıl çalması gerektiğini öğrendi. Yunus Emre, Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan, Emrah, Dadaloğlu gibi isimlerden ilham alarak kendi şiirini oluşturdu ve geliştirdi.  1930 yılına gelindiğinde, ülke savaşlardan kurtulup bir dinlenme haline geçtiğinde, Ahmet Kutsi Tecer ile Kutsi Bey ile  tanıştı. Kutsi Bey’in ona sağladığı destek ile, il il dolaşarak bağlama çalmaya ve adını duyurmaya başladı.

Aşık geleneğine adını yazdırdıktan sonra, Aşık Veysel olarak anılmaya başladı. Köy enstitülerinde hocalık yapan, ülkenin dört bir yanına konserler düzenleyen Aşık Veysel, 1965 yılında özel kanunla maaşa bağlandı. 1970’li yıllarda Selda Bağcan, Gülden Karaböcek, Hümeyra, Fikret Kızılok, Esin Afşar gibi isimler Aşık Veysel’in eserlerinin yayılmasını sağladı.

Hayatının ilk kısmında yaşadığı acı olaylar dolayısıyla, şiirlerinde çoğu zaman durumundan bahseden Aşık Veysel, bir yandan da bu durum sayesinde bu kadar tanınmayı başardı. Hayatı boyunca 2 kez evlendi ve bu evliliklerinden toplam 7 çocuğu oldu. Adı Türk Aşık geleneğine altın harflerle yazılan bu üstat, 1973 yılında yakalandığı akciğer kanseri dolayısıyla hayata gözlerini kapattı. Öldükten sonra tüm şiirlerinin derlendiği kitabı 1984 yılında yayımlandı. Bugün hala unutulmayan ve üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin unutulmayacak olan bu isim, son derece kıymetli ve Türk geleneğine yakışır bir isimdir.

Eserleri

Türk Halk Şiirinin Aşık geleneğine bir sürü eser bırakan ve Halk şiirini farklı bir boyuta taşıyan Aşık Veysel, Halk ozanları arasından çok önemli bir statüye sahiptir. Eserlerinin dili yalın ve anlaşılırdır. Dili ustalıkla kullanmış ve Türkçe’nin en iyi şekilde tanıtılmasını sağlamıştır. Tekniğinde ve dilinde herhangi bir gösteriş, abartı yoktur. Tekniği neredeyse kusursuz olarak anılan sayılı isimlerden bir tanesidir.

Aşık Veysel şiirlerinde yaşama sevinci ile hüznü harmanlamıştır. Çoğu zaman yaşama sevincinden bahsetmiş ama yaşadığı olayların onu derinden etkilemesi sonucu, yaşama olan hüznünü de yansıtmıştır. Yine de yaşamanın ne kadar güzel olduğunu ve hiçbir zorluğun baş edilemez olmadığını insanlara anlatmıştır. Bunun yanı sıra şiirlerinde iyilik ve umutsuzluk iç içe geçmiştir. Tezatları aynı yerde kullanmayı seven şair, adeta yaşamı anlatmış ve tüm zorlukların üstünden gelinebilir olduğunu herkese göstermiştir. Genel olarak bireyselci anlatım tercih eden ve konularını buna göre seçen şairin, toplumsal konulara yöneldiği şiirleri de mevcuttur. Örneğin bazı şiirlerinde din ve siyasete karşı ince eleştirilerde bulunmuş, sitemini gizli bir şekilde okurlarına anlatmıştır. Doğa konusunda yazmayı çok seven üstad, birçok şiirinde bu konuya değinmiş, doğanın değerinden bahsetmiş ve insanların doğayı korumasının öneminden de söz etmiştir. Tün şiirlerinde bir şeyleri öğretmeyi amaçlamış ve yolunu, yönünü buna uygun olarak çizmiştir.

Gittiği her lokasyon da, şiirlerini sazıyla birlikte halka dinletmiş, saza her dokunduğunda bir mesaj vermiş ve halkın büyük bir kısmı tarafından ilgiyle dinlenmiştir. Öyle ki ölümü halkı derinden yaralamış, insanların kaybı büyük olmuştur.

Şiirleri: Deyişler (1944), Sazımdan Sesler (1950), Dostlar Beni Hatırlasın (1970), Ölümünden Sonra Bütün Şiirleri (1984, Ölümünden sonra tüm eserleri bu kitaba toplanmıştır.)

Albümleri: Aşık Veysel Klasikleri, Aşık Veysel 1-2

Kitapları: Dostlar Beni Hatırlasın, Aşık Veysel’den Nükteler, Bütün Şiirleri

Şiirleri

İşte Aşık Veysel’in en çok tanınan bazı şiirleri:

DOSTLAR BENİ HATIRLASIN

Ben giderim adım kalır
Dostlar beni hatırlasın
Düğün olur bayram gelir
Dostlar beni hatırlasın

Can bedenden ayrılacak
Tütmez baca yanmaz ocak
Selam olsun kucak kucak
Dostlar beni hatırlasın

Açar solar türlü çiçek
Kimler gülmüş kim gülecek
Murat yalan, ölüm gerçek
Dostlar beni hatırlasın

Gün ikindi akşam olur
Gör ki başa neler gelir
Veysel gider adı kalır
Dostlar beni hatırlasın

UZUN İNCE BİR YOLDAYIM

Uzun ince bir yoldayım
Gidiyorum gündüz gece
Bilmiyorum ne haldeyim
Gidiyorum gündüz gece

Dünyaya geldiğim anda
Yürüdüm aynı zamanda
İki kapılı bir handa
Gidiyorum gündüz gece

Uykuda dahi yürüyorum
Kalmaya sebeb arıyorum
Gidenleri hep görüyorum
Gidiyorum gündüz gece

Kırkdokuz yıl bu yollarda
Ovada dağda çöllerde
Düşmüşüm gurbet ellerde
Gidiyorum gündüz gece

Şaşar Veysel işbu hale
Gah ağlaya gahi güle
Erişmek için menzile
Gidiyorum gündüz gece

 

BENİM SADIK YÂRİM KARA TOPRAKTIR

Dost dost diye nicesine sarıldım
Benim sadık yârim kara topraktır
Beyhude dolandım boşa yoruldum
Benim sadık yârim kara topraktır

Nice güzellere bağlandım kaldım
Ne bir vefa gördüm ne fayda buldum
Her türlü isteğim topraktan aldım
Benim sadık yârim kara topraktır

Koyun verdi kuzu verdi süt verdi
Yemek verdi ekmek verdi et verdi
Kazma ile dövmeyince kıt verdi
Benim sadık yârim kara topraktır

Ademden bu deme neslim getirdi
Bana türlü türlü meyva yetirdi
Her gün beni tepesinde götürdü
Benim sadık yârim kara topraktır

Karnın yardım kazmayınan belinen
Yüzün yırttım tırnağınan elinen
Yine beni karşıladı gülünen
Benim sadık yârim kara topraktır

İşkence yaptıkça bana gülerdi
Bunda yalan yoktur herkes de gördü
Bir çekirdek verdim dört bostan verdi
Benim sadık yârim kara topraktır

Havaya bakarsam hava alırım
Toprağa bakarsam dua alırım
Topraktan ayrılsam nerde kalırım
Benim sadık yârim kara topraktır

Dileğin var ise Allah’tan
Almak için uzak gitme topraktan
Cömertlik toprağa verilmiş Hak’tan
Benim sadık yârim kara topraktır

Hakikat ararsan açık bir nokta
Allah kula yakın kul Allaha
Hak’kın hazinesi gizli toprakta
Benim sadık yârim kara topraktır

Bütün kusurlarım toprak gizliyor
Merhem çalıp yaralarım düzlüyor
Kolun açmış yollarımı gözlüyor
Benim sadık yârim kara topraktır

Herkim olursa bu sırra mazhar
Dünyaya bırakır ölmez bir eser
Gün gelir Veysel’i bağrına basar
Benim sadık yârim kara topraktır

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu